Hindistanlı çevreci aktivist, bütün dünyanın saygıyla karşıladığı Vandana Shiva’nın yeni kitabı Yeryüzüyle Barışmak yine sürprizlerle dolu.


Hindistan, Türkiye’ye çok benzeyen bir ülke. Her çevre mücadelesinin karşısına “gelişmekte olan ülke, kalkınmamız lazım, büyümek bizim için çok önemli, işsizliğe karşı bunu yapmak zorundayız” argümanları çıkıyor. Ve sonunda tıpkı Türkiye’de olduğu gibi bu argümanların hepsinin yalan olduğu anlaşılıyor.
Yeryüzüyle Barışmak, birinci bölümünde Hindistan‘da her projede tekrarlanan bu ezberleri örneklerle ve rakamlarla anlatıyor.


Vandana Shiva ikinci bölümü gıdaya, genetiği değiştirilmiş organizmalara, açlığa ve tohumlara ayırıyor. Uluslararası dev kartellerin tohumların patentlerini nasıl aldığını, köylüleri nasıl açlığa sürüklediğini, bunu yaparken yerel ve merkezî hükümetleri nasıl arkasına aldığını anlatıyor.


Yeryüzüyle barışmak için Vandana Shiva’nın deneyimlerine ve öğütlerine kulak verelim. Hindistan’da, Türkiye’de ya da Meksika’da aynı senaryolar oynanıyor. Bu oyunu bozmak bizim elimizde.


Yeryüzüyle barışmak, günümüzde yeryüzüne ve insanlara karşı açılan savaşlara şahitlik etmektir. Aynı zamanda bu şahitlik dünyanın, toprağın, suyun, ormanların, tohumların, biyolojik çeşitliliğin ve insanların haklarını savunmak için verilen mücadelelerin hikâyelerini anlatır. Dünya merkezli bir ekonomi, politika ve kültüre doğru bir paradigma değişiminin neden hayatta kalmak için tek şansımız olduğunu ana hatlarıyla açıklar.

Neoliberal ekonomik küreselleşme modeli, başka bir alternatifin olmadığı varsayımına dayanır. Ancak alternatifler her yerdedir. Yerli kültürlerde ve yerel ekonomilerde, insanların hayatlarını tehlikeye atarak savundukları alternatifler bulunmaktadır. Petrol zirvesine ve iklim değişikliğine yanıt olarak, özellikle kapalı ekonomiyle karşı karşıya kalan yerlerde yeni alternatifler ortaya çıkmaktadır.

Yeryüzüne karşı olan bu savaş, ekolojik ve etik sınırlara saygı duymayan, eşitsizliği, açgözlülüğü, adaletsizliği ve ekonomik toplanmayı ön planda tutan bir ekonomiden kaynaklanmaktadır. Doğaya olan bağımlılık ve sömürünün yoğunluğu artarken ve Oikos, yani evimiz, gezegenimiz hem ekonominin hem de ekolojinin temeliyken artık zihinlerimiz ekonomi ile ekolojiyi ne yazık ki birbirinden ayırmıştır.

Yeryüzüyle barışmak bütün bu nedenlerle bir sonuç değil aslında dünyanın pek çok yerinde hayata geçmeye başlamış modellerle yeni bir başlangıçtır. Barış ancak ona tutunan, toprağına, tohumuna sahip çıkan, sömürüye direnen, adaletsizliği kabul etmeyen yeni dünya insanlarının omuzlarında yükselecektir. Bu mecburi bir harekettir. Yeryüzüyle barışmak bizim için köprüden önce son çıkıştır.

Kategoriler: Genel

0 yorum

Bir cevap yazın

Avatar placeholder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir