Derya Polat BARDAK
Sürdürülebilirlik Uzmanı / Biyokimyager / Co-founder Rebiocyclers
Sürdürülebilirlik rehberiyle ilgili ilk yazımda, amaç ve kapsam dahilinde bilgiler verip bazı ufak yönlendirmeler yapmıştım. Bu seriyi okumaya ilk defa bu yazıyla başladıysanız öncelikle burada olduğunuz için teşekkür ediyorum ve sonra sizlerden, yalnızca 3 dakikanızı alacak başlangıç yazısını okumaya davet ediyorum.
Öncelikle bu bölümde, rehber seriyi biraz daha detaylandırmak istiyorum. Seri boyunca tek gerçek hedefim bireylerin ve kurumların bakış açılarını tıpkı evren gibi genişleterek büyütmek. Çeşitliliğin dünyası olan evimize gerekli özeni ve kapsayıcılığı gösterebilmek adına, sürdürülebilirlik yolunda tüm kavramları irdeleyip, olabildiğince ortaklıklar kurarak ve yolda öğrenerek ilerleyeceğimiz bir seri olmasını hepimiz için hedefliyorum. Bu doğrultuda ‘amaçlar için ortaklıklar’ hedefine uygun olarak sizleri geliştirecek duraklara yönlendirerek yazılarımı tamamlayacağım. Bu anlamda okuyan herkesi bu seriyi iyileştirmeye ve katkı sunmaya davet ediyorum.
İlk yazıda, sürdürülebilirlik kavramını önceden çok duymamış ve merak eden kişiler için özellikle sürdürülebilir kalkınma amaçlarıyla ilgili kaynağından ulaşabileceğiniz bilgiler bıraktım. Bu bölümde ise kalkınma amaçlarının ne olduğunu, nasıl başladığını ve serinin amaçlarla olan ilişkisini açıklayacağım.
Sürdürülebilirlik öyle geniş kapsamlı bir kavram ki içinde hem sosyal, hem çevresel hem de ekonomik boyutları barındırıyor. Çünkü tüm dünyada gerçekleştirdiğimiz yaşamak ve gelişmek için gösterdiğimiz insani faaliyetlerin, hem yaşayan tüm canlılara hem de içinde bulunduğumuz gezegene zarar vermeyecek şekilde geliştirilmesini ve sürdürülebilmesini kapsıyor. Eğer zaten tüm sistemlerimizi bu şekilde kurmuş olsaydık ne böyle bir kavrama ihtiyaç duyuluyor olurdu ne de ben size bütün bunları hazırlıyor olurdum. Şimdilik sadece hayalimde yaşatabileceğim bir dünya alternatifinden çıkıp gerçeklere hızlıca dönmek istiyorum. İlk yazıda size 1972’de iktisadi büyümemin sınırlarını çizen Sıfır Büyüme Tez’inden bahsetmiştim. 1972’den 2015’e kadar geçen sürede, Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı(1972)’ndan, BM Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact)(1999/2000), Dünya. Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi(2012) gibi bir çok konferans ve buluşma gerçekleşti.
Günümüzdeki amaçlara ulaşmamızda öncesinde atılan tohumların önemli etkileri oldu. Bunlardan tohumlarda biri herkesi düşünmeye davet eden sıfır büyüme teziydi diğeri ise 1987’deki Brundtland Raporu, diğer bir adıyla ‘Ortak Geleceğimiz’. Bu kurulun amaçları şunlardı:
1- “Kritik çevre ve kalkınma sorunlarını yeniden gözden geçirmek ve bunlarla başa çıkmak için yenilikçi, somut ve gerçekçi eylem önerileri formüle etmek,
2- Çevre ve kalkınma konusunda uluslararası işbirliğini güçlendirmek ve mevcut kalıplardan kopabilecek ve politika ve olayları gerekli değişim yönünde etkileyebilecek yeni işbirliği biçimlerini değerlendirmek ve önermek,
3- Bireyler, gönüllü kuruluşlar, işletmeler, enstitüler ve hükümetler tarafında eylemle ilgili anlayış ve bağlılık düzeyini artırmak ”(1987: 347).
Fakat en önemli etkilerinden biri benim fikrime bakılırsa ‘ortak geleceğimiz’ kelimesini ortaya çıkarmak olmuştur. Çoğunlukla dünyada uygulanan siyasi politikalar ayrıştırma dili üzerine kurulurken belki de ilk defa kapsayıcı bir dil geliştirildi ve ortaklık kelimesi siyasi bir düzleme taşındı. Elbette bunun bir çıkış noktası vardı çünkü artık sistemin sürdürülebilir olmadığı yeterince anlaşılmıştı. Bunu anlamın altında ise farklı uzmanlık alanlarıyla tartışılarak oluşturulan, tatbikat şeklinde ifade edilen, 900 günlük geniş kapsamlı bir çalışma yatmaktadır. Bu yeni dilin bir ürünü olarak, çevre ve kalkınma kelimeleri ortaklaşarak, tek bir mesele içinde tartışılmaya davet edildi. Böylelikle çevrenin sürdürülebilirliği, sürdürülebilir kalkıma ve gelişme olarak tanımlanmaya başlandı. Sürdürülebilir kalkınma ile kastedilen şey, “gelecek nesillerin de kendi kalkınma ihtiyaçlarını giderme yetilerini riske atmadan günümüz için kalkınmanın sağlanabilmesi”dir.
Zaman ilerledikçe tüm dünyanın ortak bir zeminde bulunması ve üzerine düşen görevleri yapmalarının hızlanması amacıyla bu sürdürülebilir kalkınma hareketine belirli çerçeveler çizilmeye başlandı. 2000 yılında BM tarafından, 15 yıllık bir planı kapsayan ve Binyıl Kalkınma Hedefleri(BKA) olarak tanımlanan 8 adet hedef yayımlandı. Bu hedefler, Aşırı Yoksulluğu ve Açlığı Ortadan Kaldırma, Herkes için Evrensel İlköğretim Sağlamak, Cinsiyet Eşitliğini Teşvik Etmek ve Kadınların Güçlendirilmesini Sağlamak, Çocuk Ölümlerini Azaltmak, Anne Sağlığını İyileştirmek, HIV/AIDS, Sıtma ve Diğer Hastalıklarla Mücadele, Çevresel Sürdürülebilirliğin Sağlanması ve Küresel Ortaklık olarak geçmektedir. Sürdürebilir Kalkınma Amaçları(SKA)’nın en günceli ise, 2015 yılında BM tarafından kabul edildi ve 2016 yılında da 17 amaç olarak yürürlüğe girdi.Bu resim için metin sağlanmadı.
Son haliyle 17 sürdürülebilir kalkınma amacı halinde daha kapsamlı olarak hazırlanan amaçlardan ilk 3 maddeye her baktığımda, ‘doğayla bir bütün gibi, onun gibi, sömürüden uzak, işbirliği ve paylaşım içinde yaşamak’ cümlesi beynimde dolanıp duruyor. İlk iki madde olan Açlığa ve Yoksulluğa Son’a bakacak olursak, doğada açlık ve yoksulluk yoktur. Bütün topraklar herkes için bereketli ve yeterlidir (eğer sürdürülebilirliği sağlanırsa). Bir projem gereği doğanın verdiği zindeliğin sağlık üzerine etkilerini araştırdığım bir dönemde çok etkili bilimsel makaleler okumuştum. Bu da bizi üçüncü madde olan Sağlıklı Yaşam’a götürmektedir. Ve biz insanlar olarak geliştirdiğimiz tıp ve teknoloji ile hastalıkları üst seviyelerde iyileştiren ve daha fazlasına ulaşmayı hedefleyen canlılar olarak, çevre kirliliğine bağlı hastalık etmenlerini ve sağlıksız gıdayla ortaya çıkan faktörlerini ortadan kaldırmamız ancak ve ancak doğayla işbirliği içine girdiğimizde gerçekleşmesi mümkündür.
Açlığa ve yoksulluğa son verdiğimizde yükselen hayat kalitesiyle sağlıklı bir yaşama da bir bakımdan ulaşılması hedeflenebilir. Ve ilk iki maddeye ulaşmak için diğer amaç başlıklarına ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin eşitsizliklerin azaltılması, barış, adalet ve güçlü kurumlar, amaçlar için ortaklıklar… Kalkınma amaçlarına bu gözle bakıldığında, birbirlerine bağlanan ve bütünsel olarak algılayabileceğiniz bir bakış açısı edinmeniz oldukça mümkündür. Ve bu bakış açısının istikrarlı bir şekilde kullanımı (özellikle kurumlar tarafından), geleceğin sürdürülebilirliği için oldukça da önemlidir.
Buraya kadar geldiğiniz ve harcadığınız emek için tebrik etmekle birlikte, yazımı dördüncü madde olan Nitelikli Eğitim kısmında tamamlayacağım. Çünkü rehber serim tam olarak hem kendimi hem de sizleri bu amaç uğrunda ilerletme misyonunu taşıyor. Kalan hedefleri ise gelecek yazılarımda gerek tek bir amaçla yönelik, gerekse bağlantılı amaçlar üzerinde örnek uygulamalar ve açıklamalarla anlatacağım.
Bu amaç, nitelikli, adaletli, çevreye duyarlı ve kapsayıcı bir eğitim aslında insanın gözlerini erkenden açmasını sağlayacak bir hedef niteliğini taşıyor. Bu eğitim süreci ailede başlayan, topluma, devletlere ve eğitim kurumlarına aktarılan bir süreçten oluşuyor. Bu sebeple bahsettiğim bütün kavramları domino taşı olarak düşündüğümüzde herhangi birini çekip ortamdan aldığımızda nitelikli eğitimin sürdürülmesi mümkün olmayabilir. Bu sebeple nitelikli eğitim amacını hedefleyen tüm kurumlara tavsiyem, domino taşlarının hepsine yönelik çalışmalarda bulunulması olacaktır. Öğrenciyi hedeflerken aileyi unutmamak, kurumların ve devletlerin birimlerini oluşturan yapı taşlarının sürdürülebilir ve nitelikli eğitimi gibi kapsayıcı bir eğitim bakış açısı bu amaca giden yolda süreçlerimizi hızlandıracaktır.
Bu bölümde yazının başında bahsettiğim her yazımda kullanacağım ‘Ortaklık Durakları’ndan ilki, Nitelikli Eğitim’i hedefleyen bir kurum olarak Bilim Virüsü. Sevgili Şule Yücebıyık tarafından kurulan, sosyal etki alanı çok geniş ve kendi deyimle dünyayı değiştirmeye hazır olan yeni nesil bir öğrenme hareketi. Çocuklara ve gençlere bilimsel düşünce alışkanlığı ve yeni nesil yetkinlikler kazandırmayı hedefleyen, gücünü bilgiden alan sosyal değişim ve daha iyi bir yaşam hedefiyle çalışan bir sosyal girişim. İklim ve sürdürülebilirlik konusunda çok önemli projelere imza attılar ve üzerine katarak ilerliyorlar. Kendi yolculuğumda çok önemli bir yere sahip olan bu yer ile ilgili daha detaylı ve kapsamlı bir yazı ayrıca hazırlayacağım. Özellikle lise ve üniversitesi öğrencisi olan okuyucularımın bu platformdaki etkinliklerden öğrenecekleri ve kendilerine katacakları çok şey olacaktır.
Bir diğer ortaklık durağı olan imeceLAB, “çözümleri gençler için değil gençler ile birlikte üretiyoruz” çıkışıyla kurulan bir sosyal inovasyon laboratuvarı. İmeceLAB Komünite Slack Kanalı, gençlerin Küresel Amaçlar ve sosyal inovasyon hakkında bilgilendirildiği, mesele süreçleri ile iş-staj duyurularını takip ettikleri ve kapasitelerini geliştirirken birbirlerinden öğrendikleri bir online komünite platformu. Slack kanalında yazı boyunca bahsettiğim küresel amaçlar için açılan başlıklar ve içlerindeki tartışmalardan kendim bolca faydalanıyorum. Bu platformda kalkınma amaçlarından, döngüsel ekonomiye kadar uzanan başlıklar altında yüzlerce insan paylaşım yapıyor ve birbirinden besleniyor. Aşağıdan daha detaylı inceleme yaparak komüniteye üye olabilirsiniz.
Sürdürülebilir kalkınma amaçlarına genel bir bakış atmaya başlamışken, amaçlar için ortaklık bütün amaçları birbirine bağlayan bir ağ görevi üstleniyor. Bu sebeple aralarında önemli bir yere sahip olmakla birlikte, birleştirici gücüyle geleceğe heyecanla göz kırpmamızı sağlayacak da bir potansiyele sahip bir amaç başlığı.
Siz de bu yazıma ortaklık kurarak katkıda bulunabilir ve öneriler geliştirebiliriz. Buraya kadar geldiğiniz ve vakit ayırdığınız için çok teşekkürler. Serinin bir diğer başlığında tekrar görüşmek üzere.
Bu yazı, kalkınma amaçlarından nitelikli eğitim, amaçlar için ortaklıklar ve iklim eylemi kalkınma amaçlarına hizmet etmektedir.
0 yorum