19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’mız kutlu olsun. Mustafa Kemal Atatürk’ün gençliğe armağan ettiği bu özel günde geleceğimiz olan gençlere yer vermek istedik.
Etik, adil, üreten, ahenkli ve sürdürülebilir bir toplum yapısı oluşturmak amacı yanında; kişileri, yaşamı, toprağı onarmak niyetiyle de bir araya gelen İzmir Atatürk Lisesi Permakültür Kulübü üyesi genç arkadaşlarımız bizlerle permakültür deneyimlerini paylaştılar.
2019-2020 eğitim öğretim yılında biyoloji öğretmenleri Asuman Çetin, Canan İnceoğlu ve Feyzan Özsoy Koçer önderliğinde yaklaşık 15- 20 öğrenci katılımıyla kurulmuş olan İzmir Atatürk Lisesi Permakültür Kulübü, ilk yılında çalışmalarına okulun arka bahçesinde oluşturdukları bostan ile başlayıp pandemi döneminde her öğrencinin kendi evlerinde balkon bahçeciliği uygulamalarıyla devam etmiş ve bu süreçte Mother Earth Projesine katılım gerçekleşmiştir. Pandemi sonrası yeni eğitim öğretim yılında Permakültür Tasarımcısı, Ziraat Mühendisi İpek Yavuz’dan danışmanlık desteği alan kulüp üyelerinin deneyimlerini diğer öğrencilere aktarması, aktif olarak okul bostanında çalışmaları, düzenledikleri atölyeler ve okul gezileri sayesinde artan ilgiyle de katılımcı sayısı 55’e yükseltmiştir.
İzmir Atatürk Lisesi Permakültür Kulübü üyesi olan altı genç arkadaşımızın yaşadıklarını, deneyimlerini, öğrendiklerini sizinle de paylaşmaktan Arka Bahçe Dergi ekibi olarak mutluluk duyuyoruz.
“Permakültür bahçemizde bitkiler yetiştiriyoruz. Sene başından beri Bornova doğal tarım merkezi gezisi, zeytin kırma atölyesi, BAÇEM gezisi, atalık tohum bankası oluşturma, tohum dikme, sebze yatağı yapımı, çelik alma, okul yemekhanesinden gelen atıklarla kompost yapımı, probiyotik lahana turşusu yapım atölyesi, sabun ve krem yapma atölyesi gibi etkinlikler gerçekleştirdik. Bunların yanı sıra ıtır, biberiye, lavanta, adaçayı, kekik, vetiver gibi birçok aromatik bitki diktik ve okulumuzun aromatik okul olması yolunda büyük bir adım attık. Kulüp sayesinde bitkilerin nerede nasıl yetiştiğini; evimizin balkonu, okul bahçesi ve şehir merkezinde bile yetiştirebileceğimizi öğrendik. Biyoloji dersinde görmüş olduğumuz çelikle üreme, vejetatif üreme ve doku kültürü gibi birçok bilgiyi de deneyimleyerek daha iyi kavradık. Ayrıca evdeki en gereksiz malzemelerden olan yumurta kutularını bile değerlendirip kompost yaptık. Günümüzün en önemli sorunlarından olan iklim krizi ve küresel ısınmayla ilgili seminerler ve istişarelerde bulunduk. Biz ve öğretmenlerimiz bunları yaparken oldukça istekli, mutlu, huzurlu ve eğlenceli zamanlar geçirdik. Bilinçleniyoruz ve bilinçlendirmeye devam ediyoruz.”(Fatma Yeşil, 10. Sınıf)
“Okulumuzun arkasında kendi oluşturduğumuz permakültür bahçemizde kompost hazırlıyoruz. Peki bu kompostu nasıl hazırlıyoruz? Size kısaca anlatayım. Biz kompostu atık malzemelerden yapıyoruz. Dal parçalarından, bitki atıklarından, gıda atıklarından ve çoğu insanın çöpe attığı birçok organik malzemeden. Biz bu malzemeleri çöpe atmak yerine, onları çürütüyoruz. Bu kulağa hoş gelmeyebilir ama aslında biz onları yeniden yaşatıyoruz. Kompost yaparken azot sağlayan yeşil malzemeler ve karbon sağlayan kahverengi malzemeler kullanıyoruz. Kompostun içinde genelde yarı yarıya bir oran tercih ediliyor ve çürümeyi hızlandırmak için yeni kesilmiş ot ve su da kullanmak gerekiyor. Sıcak ve soğuk olmak üzere iki tür kompost çeşidi var. Biz alanımız soğuk komposta daha elverişli olduğu için soğuk kompost yapıyoruz. İkisinde de mantık, yeşil ve kahverengi malzemeleri doğru oranda üst üste yerleştirmek ve doğru şekilde çürümelerini sağlamak. Peki sizce bunu neden yapıyoruz? Biz yaptığımız kompost sayesinde birçok bitkinin doğmasını sağlıyoruz. Hem de hiçbir yapay ürün olmadan tamamen organik bir şekilde. Elimizden geldiğince bir şeyleri geri dönüştürmeye çalışıyoruz. Olabildiğince doğayı geri kazanmaya çalışıyoruz ve kompost yapımı bu uğraşlarımızın başında geliyor.”(Melike Metin, 10. Sınıf)
“Kulüp olarak ulaşmaya çalıştığımız şey temel olarak kendi kendine yetebilen bir dünya. Böyle bir dünyada yaşadığınızı hayal edin? Baktığınızda oluşturulan koşullar (gıda ve tarım politikaları, enerji kaynakları yönetimi vb.) böyle devam ederse yaşanamayacak bir dünyamız olacak. Kulüp olarak bu konu hakkında ne kadar cahil bırakıldığımızın ve yapabileceklerimizin farkına varıp bunu nasıl yapmamız gerektiği konusunda birlikte harekete geçiyoruz. Amacımız tabi ki daha çok insana ulaşıp onların da yardımıyla geleceğe daha sağlam adımlar atmak. Permakültür kulübü olarak bu doğrultuda çalışmalar yapıyoruz. Size bu çalışmaların bana ve çevreme katkılarından bahsetmek isterim. İlk olarak sosyal bir ortam edindiğimi söyleyebilirim. Ve okulun arkasında bir tarım alanı olması derslerin karmaşasında bize bir rehabilitasyon alanı sunuyor. Bizim de küçük bir aile bahçemiz var. Burada yaptığımız çok büyük yanlışları fark ettim (bahçe sürmek, tarım ilacı kullanmak gibi). Her ne kadar bu konu hakkında tamamen doğru yolu aileme ve komşularımıza gösterememiş olsam da direnmeye devam. Yine de bu tarz şeylerin yapılma konusunda hatırı sayılır azaltmaları başardım. Hepimizin bu farkındalığı kazanıp harekete geçmesi gelecek nesillere ve bize yaşanılabilir bir dünya için tek çıkar yolu demek yanlış olmaz.”(Çağan Dümbel, 10. Sınıf)
“Permakültürle tanışmam senenin başında sınıf öğretmenimizin bizden kulüp tercihi yapmamızı istemesi üzerine olmuştu. Bütün kulüplerin yazdığı kâğıtta, permakültür kulübünün rehber öğretmenlerinin biyoloji öğretmenleri olması beni cezbetmişti çünkü en sevdiğim ders biyoloji. Yaptığımız çalışmalar yeni sebze yataklarını oluşturmamız, bitki ekimlerimiz, atölye çalışmalarımız, gezilerimiz sayesinde ben kulüp öğretmenlerime arkadaşlarıma ve arka bahçemize çok bağlandım. Pandemiden dolayı hızlı geçen lise hayatımın en büyük iyi kilerinden. Permakültüre ve kulübümüze olan sevgim beni başkanlığa kadar götürdü. İyi ki katılmışım iyi ki hepinizi tanıdım. Yeni projelerimizde ve haftalık kulüp çalışmalarımızda görüşürüz.”(Irmak Yırtıcı, 11. Sınıf)
“Senenin başında permakültür kelimesinden haberim dahi yoktu ve kulüp bana çok şey öğretti. Çok şey öğrendim ama kulübe iyi ki katıldım diyorsam kulübümüzün sınıftan sıkıcı ve monoton ders ortamından çıkarması ve daha fazla insanla tanışıp onlarla aynı işi yapmanın verdiği haz bunun sebebidir. Normal şartlarda okulda birileriyle tanışmak çok zor ama birileriyle bitki dikerken, kompost hazırlarken ya da gezide eğlenirken harika ilişkiler kuruyorsun. İşte permakültür kulübü bana bu iki şeyi verdi; okulu dört duvar olmaktan çıkardı ve bir sürü yeni arkadaşım oldu.”(Hasan Öztürk, 10. Sınıf)
“Daha önce hiç duymadığım permakültür ile ilk olarak okulumuzda, çalışmalarımızdan önce kimsenin bilmediği arka bahçemizde, el arabasına kürek kürek toprak koyup onları taşıyarak tanıştım. Ne anlamını biliyordum ne de felsefesini. Sadece içine çekmişti beni. El arabasıyla bilmem kaç tur toprak, yaprak taşıdıktan; güneşin altında toprak kazdıktan sonra o kadar mutlu olmuştum ki. Bunlarla 15 yaşımda iyi bir başlangıçla tanışmış oldum. İlk defa kürek, tırmık, kazma kullanmak, el arabası sürmek, toprak ile buluşmak, bütün yorgunluğumu atmak, sonra ektiklerimizin büyümesini beklemek, büyüdüklerinde kokularını içine çekmek, yapraklarını okşamak, yaptıklarının bir işe yarayacağını bilmek bana o kadar huzur veriyor ki. Bence yeşil herkese iyi gelir zaten.Çocukluğumda hep yeşile hasret kalmıştım. Bahçesiz bir apartmanda sürekli dört duvar içinde… Yılda bir kere anneannemin evine gittiğimizde, kuzenlerimle üstünden lekesi hiç çıkmayan kızıl toprakla oynamayı dört gözle beklerdim. Büyüdükçe uzaklaştık özümüzden. Unuttuk yeşilin önemini. Çok acımasız davrandık. Toprak bize cömertliğini ne kadar gösterdiyse biz o kadar nankör davrandık, davranıyoruz da. “Modernleşiyoruz, çağ atlıyoruz, gelişiyoruz.” dedik. Dedik de aslında küçüldük. Sonunu düşünmedik ya da düşünmek istemedik. Şimdi yediğimiz meyvelerin şekerli bir sudan farkı var mı, sanmam. Veya aşırı sıcakların, buzul erimelerinin, kuraklığın, aşırı soğukların, mevsimlerin şaşmasının, kopan aşırı fırtınaların bir sorumlusu var mı? Aaa hiç olur mu öyle şey, biz hiçbir şey yapmadık!“Köylü, milletin efendisidir!” di bunu da unuttuk. Hor gördük köylüyü, çiftçiyi. Baktık olmadı şimdi misliyle para verip organiğini alıyoruz her şeyin. “Gezen tavuk yumurtası”, “Kurtlu elma”. Annem hep rahmetli dedesinin köydeki bağından, bahçesinden bahseder. Sadece kükürt sıkarmış ağaçlara. O kadar lezzetli olurmuş ki o üzümler, domatesler, kokuları bile başkaymış. Sonra tüketim çılgınlığına girdik. İhtiyaç mı değil mi, Ne önemi var canım yeni modaymış, Geçen yıldakini at yenisini al, Dolabımda 34 tane pantolon var ama bu da çok güzelmiş…Aslında permakültür felsefesi buraya da dokunuyor. İhtiyacın olanı almak, bozulanı hemen atmadan önce bir tamir etmeye çalışmak, her anlamda geri dönüştürmek. Yani permakültür hayatın her yerinde. Ayakkabınızın tabanı mı çıktı, tamir ettirin mesela; kullanmadıklarınızı, giymediklerinizi ihtiyaç sahiplerine verin samimi bir şekilde. Sizden, bizden gören yeni nesil devam ettirecektir bunu.Bir de “Yaa, Dünya bitmiş biteceği kadar şimdi kurtarsan ne olacak?” diyenler var. Tabii ki bu konuda tutkulu olmayabilirsin, tamam ama bence bu durumu göz ardı etmek, hem sana yaşama imkânı veren bu gezegene hem de senden sonrakilere saygısızlık etmek olur. Ama hep kötüleri konuşacak değiliz ya. Elbette umut var ve permakültür bunlardan biri. Açıkçası permakültür deyince içimden bazen sesli bazen sessiz, benden kat kat güçlü bir aktivist çıktığını hissediyorum. Ve bunları herkese her yerde anlatmak istiyorum.Özellikle de biz toprakla uğraşırken dışarıdan bize bakıp “amele” diyenlere. Ameleysek ameleyiz ama en azından bir şeylerin farkındayız ve elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bu dünyayı elbette sevgi kurtaracak ve permakültürde sevgi gerçekten emek, emek de sevgi demek. Arka bahçemizle ilgilendiğiniz ve sesimizi duyurma imkânı verdiğiniz için, biyoloji öğretmenlerimiz Asuman ÇETİN, Canan İNCEOĞLU ve Feyzan ÖZSOY KOÇER’ e, Permakültür danışmanlığımızı yapan İpek Ablaya, sonra da tüm Arka Bahçe’ ye teşekkür ederiz.En güzel ve de en yeşil günler sizin olsun”(Zeliha Begüm AK, 10. Sınıf)
0 yorum