“Petrini ve Mancuso ikilisi, ayrı ayrı yollardan yürüseler de önemli kavşaklarda buluşuyorlar. Bu iki zeki insana kulak verin. Sözlerini kulaktan kulağa taşıyın. Onların sözleri gezegenin yarını için. Sevgi dolu ve barışın çağrısı. Tam da her taraf yangın yerine dönmüşken, böyle bilgelerin yol göstericiliğine ihtiyacımız var.”
Yirminci yüzyılın başında iki binden fazla armut çeşidi yetiştirilirken, bugün manav tezgahlarındaki armutların %96’sını yalnızca iki çeşit oluşturuyor. Tıpkı binden fazla çeşide sahip patatesin yerini dört tanesinin alması gibi.
Süt makinası olarak algılanan Hollandalı Friesian ineğini yetiştirmek için kurban edilen diğer tüm inekler de armut ve patateslerle aynı akıbeti paylaşıyor.
“Verimlilik” adı verilen düşünce biçimi, gıda üretiminde odaklanılan biricik kavram olmaya devam ederse domates, mısır, çilek ve daha nicesi aynı kaderi paylaşmaya mahkûm olacak, hatta çoktan oldu bile. Botanikçi Mancuso ile gazeteci-yazar Petrini, biyoçeşitliliği iki farklı bakış açısından, olağanüstü şekilde gündeme taşıyorlar.
Carlo Petrini, Roma’da bir McDonalds’ın açılışına tepki olarak başlayan ve dünya çapına yayılan Slow Food hareketinin kurucusu. Dünyanın dört bir yanından küçük tarla sahibi çiftçileri toplayan Terra Madre (Toprak Ana) etkinliğinin fikir babası ve düzenleyicisi.Tarımsal gıda endüstrisine karşı sade, sürdürülebilirve ekolojik tarım uygulamalarını destekleyen Petrini, The Guardian gazetesi tarafından gezegeni kurtaracak 50 kişiden biri olarak gösteriliyor.
Stefano Mancuso, botanikçi, akademisyen ve yazar. 2001’den bu yana Floransa Üniversitesi’nde profesör olarak görev alan Mancuso; ağaç yetiştiriciliği, bitki etolojisi ve nörobiyolojisi alanında çalışmalar yapıyor. Bitkilerin örgütlenişini örnek alarak, yeni ve çok daha makul bir yaşamı kuracağımızı savunuyor. Bitki Zekası ve Bitki Devrimi kitapları, çeşitli dillere çevrildi.
Yoksullaşıyoruz. Dünya’nın kaderini kendine dert edinmiş insanların zihinlerini harekete geçiren Mancuso ile Petrini artık gelecekte değil gündelik hayatımızda karşı karşıya kaldığımız yoksulluğu tersine çevirmeye çabalıyorlar. Okuru, bir ilham kaynağı olarak doğaya bakmaya davet ediyorlar. Bitkilerin kapasitesine açık zihinle ve sevgi dolu bir yürekle bakmayı becerebilirsek, insanlığın önüne yeni bir yaşam biçimi serilebilir.Gıda üretimi, dünyanın dört bir yanında meydana gelen çevresel zararların ve biyoçeşitliliğin yok olmasının başlıca sorumlusu.Gıdanın, çevrenin ve geleceğin tek bir kavramsal düğümün parçası olduğu bu tarihî anda düğümü çözmek ya da en azından barındırdığı karmaşıklığı anlamaya çalışmak görevimiz.Biyoçeşitlilik bitkisinden hayvanına, gezegenin yeniden kazanmak zorunda olduğu bir zenginlik… Yeter ki insanlık, gerçek zenginliğin bu olduğuna ikna olsun.
0 yorum