5 Ocak 2022 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararına göre Kastamonu ve Manisa’da 611 bin 848 metrekare orman alanı ve 6 Ocak 2022 tarihinde ise Ankara ve Mersin’de 376 bin 494 metrekare büyüklüğünde orman alanı, orman sınırları dışına çıkarıldı.
28 Nisan 2018’de torba kanunla çıkarılan Ek. 16. Madde gereğince Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen alanlar orman sınırları dışına çıkarılabiliyor. Bu ek maddeye göre bugüne kadar 6 milyon 843 bin 788 m2’lik ormanlık alan ormanlıktan çıkarıldı.
Ek 16. Maddeye göre, orman sınırları dışarısına çıkarılan alanların iki katı kadarı Orman Genel Müdürlüğü’ne ağaçlandırarak orman yapmak kaydıyla verilmesi de öngörülüyor. Ancak Cumhurbaşkanı Kararları’nda yalnızca orman sınırları dışına çıkarılan alanlar yer alıyor. Hazineye tahsis edilmesi gereken alanlardan hiç söz edilmiyor. [1]
İnşaat firmaları, maden şirketleri, turizm sektörü bu rant ile kısa vadeli olarak kazanacaklar. Peki uzun sürede doğanın ve özünde insanın kaybı ne olacak? Ormanlar yüzyıllar boyu yeni tarım alanları oluşturmak için yok edildi. Ağaç yerine binalar, oteller dikildi ve bu talan hâlen devam ediyor. Ormanların yok olmasıyla; ormanlarda yaşayan canlı türleri yok olur, hava kirliliği artar, yağışlar azalır ve erozyon yani toprak kaybı artar. Dünyamızın akciğerleri, filtresi devreden çıkmış olur. Karbon emisyonu artar, oksijen üretimi azalır. Yağış rejimleri ve iklim özellikleri alt üst olur. Ormanların yok olması insan hayatının ve doğanın dengesinin bozulmasına sebep olur. Doğanın en önemli unsuru olan ormanları korumalıyız ve sahip çıkmalıyız.
Üzerinde ağaç olmayan kayalık, taşlık olan, kayıt üzerinde orman olmasına rağmen orman gibi göstermeyen alanların orman sınırları dışına çıkarılmasında bir sakınca görülmüyor. Ormanlar; odun, kereste, ahşap kaynağı ve ekim yapılabilecek herhangi bir arazi olarak görülüyor. Ormanı, ağaçları biçerek elde ettiğimiz odun ve ahşap ürün olarak tanımlıyoruz. Orman yaşamından, biyolojik çeşitlilikten, ağaçtan veya orman ekolojisinden bahsetmiyoruz. Kelimelerin nereden geldiklerini ve hangi kökten geldiğini inceledikçe ormanlara bakış açımız ve nasıl davrandığımız daha iyi anlaşılır.
“Türkçe’de “Oraman” kelimesine en yakın kelime Orman’dır. Orman, ağaçlardan meydana gelse de “orman” kelimesi etimolojik olarak “ağaç” kelimesinin çoğulu değildir. Altay-Türk dillerindeki “orak” sözcüğünün “or: biçmek” kökünün “orman-oraman”a da kök olduğu kabul edilmektedir.” [2]
İngilizce “forest” ve Fransızca “forêt” kelimeleri Latince olan “foris” kelimesinden türemiştir. Dış, dışında anlamına gelmektedir. Odun dışı, ahşap dışında olarak kullanılmıştır. Ayrıca “avlanmak için tutulan ağaçlık alan” ve “ekilmemiş herhangi bir arazi” olarak da ifade edilmektedir. Orman anlamına gelen diğer İngilizce kelime “jungle” ise 18. yüzyılın sonlarında Sanskritçe “jāṅgala” kelimesinin Hintçe aracılığıyla İngilizceye geçtiğini görmekteyiz. “Kaba ve kurak (arazi)” anlamına gelmektedir.
Orman, ağaçlarla birlikte diğer tür bitkiler; toprak, hava, su; hayvanlar, mikroorganizmalar; canlı cansız unsurların birleşiminden meydana gelen, karşılıklı ilişkilerinden ve bu ilişkilerin meydana getirdiği bir ekosistemdir. Bu ekosistemin içerisinden üzerinde ağaç yok denilerek taşlık, kayalık alanlar çıkarılıp ekosistemin bütün dengesi bozuluyor. ‘Bir alanda ağaç varsa ormandır, yoksa orman değildir.’ gibi bir yanlış anlaşma mevcut. Ağaç olan her yer orman olmak zorunda değil. Orman çok büyük bir ekosistemdir ve bu ekosistem içerisinde üzerinde ağaç olmayan taşlık, kayalık alanların da çok önemli fonksiyonları bulunur. Ormanlar ağaçlardan ibaret değil. Türkiye’nin iklim krizi mücadelesi için Orman Sınırları Yönetmeliği tekrar ele alınmalı.
İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında geçtiğimiz kasım ayında düzenlenen COP 26’ya katılan Türkiye bu zirvede önemli bildirgelerin altına imza attı. COP 26’da imzacı olduğu en önemli bildirgelerden biri Orman ve Arazi Kullanımı Bildirgesi. Bildirgenin ilk maddesi ise “Ormanları ve diğer karasal ekosistemleri korumak.” Küresel orman örtüsünün yüzde 90’ını oluşturan imzacı ülkeler, bu bildirgeyle sürdürülebilir kalkınma, kapsayıcı kırsal dönüşüm ve arazi bozulmasını 2030’a dek durdurma hatta tersine çevirme taahhüdünde bulundu.
Geçtiğimiz yıl Paris Anlaşmasını da onaylayan ve 2053 için net sıfır emisyon hedefini açıklayan Türkiye, 6 Ocak 2020’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan orman sınırları dışına çıkarma işlemlerine ilişkin yönetmeliğini tekrar ele almalı ve iklim değişikliğine karşı orman alanlarını çok daha bilinçli korumalıyız. İklim krizine direnç oluşturmak için ekosistemleri korumalı ve onarmalıyız. Sağlıklı ekosistemler, kaçınılmaz iklim değişiklikleri karşısında daha dayanıklıdır. Ormansızlaşmaya son vermeliyiz.[2]
Türkiye yüzölçümünün yaklaşık yüzde 30’unda varlığını sürdüren ormanlar ülkemizde zengin biyolojik çeşitliliğe ev sahipliği yapıyor. Dünya’nın birçok bölgesinde yok olmuş olan yüksek koruma değerine sahip doğal yaşlı ormanlarsa ülkemizde hala eşsiz yaşam alanları oluşturmaya devam ediyor. Doğal çevrenin korunması, doğal denge ve döngülerin oluşmasını sağlamak için ormanlarımıza sahip çıkmalıyız.
“Ormansız bir yurt, vatan değildir.”*
[2] Küçükkalfa, A., 2015. Orman-Oraman etimolojisi üzerine. Orman Fakültesi Dergisi İstanbul Üniversitesi 65(2): 69-79
* Mustafa Kemal Atatürk
0 yorum