“Hayvanseverler özel bir insan türüdür; ruhu cömert, empati dolu, belki biraz duygusallığa meyilli ve en az bulutsuz bir gökyüzü kadar kocaman yürekli.” Hayvanseverleri bu şekilde tarif eder John Grogan. Yürüyemeyen, felçli hayvanlara yeni bir şans veren, hayatlarını tamir eden koca yürekli insanlardan biri Hasan Kızıl.
– Baran isimli bir inekle büyümüşsün. Hayvan sevgisinin hayatındaki temellerini oluşturan çocukluğunu, hayatının ilk yıllarını bizimle paylaşır mısın?
Tabi ki Baran benim hayatımda çok büyük bir etken. Bunun yanında köyde doğup büyümüş bir çocuk olarak hayvanlar her zaman hayatımın içindeydi. Ben onları hiçbir zaman bir geçim kaynağı olarak göremedim, çocukluk arkadaşlarım, sırdaşlarım oldular her zaman.
– Felç geçiren hayvanlar maalesef genellikle uyutuluyor. Onlara tekrar yaşama tutunma şansı veriyorsun. Buna nasıl karar verdin? Seni en etkileyen yürütme ve hayata tutunma hikayen hangisi?
Aslında hikayem 6 sene önce çöpte vurulup atılmış bir köpek bulmamla başladı. Öldüğünü düşündüğüm anda kıpırdadığını farkettim. Hemen alıp kurtarmak için ailemle gerekli tedavilerini yaptırdık. Köpek hayata tutunmuştu ama arka ayakları yürüyemez durumdaydı. Bende araştırmaya başladım neler yapabiliceğim konusunda. Sanırım en büyük şoku o zaman yaşadım. Felçli hayvanların uyutulduğunu öğrendiğimde bir şeyler yapmam gerektiğini fark ettim ve benim yürüteç hikayem böyle başladı.
– Yürütecine ilk defa kavuşan bir hayvanın hisleri, hissettirdikleri neler?
Bir canın yürüteçle ilk tanışması her zaman korku ve tedirginlikle başlıyor aslında. Ne olduğunu anlayamadığı yabancı bir cisimle karşılaşıyorlar ancak ilk adımlarını atıp koşmaya başladıklarında yüzlerine yansıyan o mutluluk, kalp atışlarının hızlanışı, dili dışarı çıkmış şapşal bir surat… Bu çokta tarifi olmayan bir duygu sanırım. Ama bana hissettirdiklerine gelirsek, ben onların bir yansıması oluyorum. Benimde kalbim hızlanıyor, bende heyecanlanıyorum, bende özgürleşiyorum her seferinde. Bu hayatta yaşayabileceğim en güzel duygunun bu olduğunu biliyorum ve bu da bana daha fazlasını yapmam için güç veriyor.
– Yürüteçlerini hangi malzemelerden yapıyorsun?Maddi olarak sponsor, yardım vs. kabul ediyor musun?
Altı sene önce bu işe imkansızlıklarla başladığımda eski kırık oyuncak parçaları ve tekerleklerden yürüteçleri yapıyordum. Aslına bakarsanız bulabildiğim her şeyi canlar için değerlendirmeye çalışıyordum. Ama şu anda tabi ki yürüteç yaptığım canlı çeşitliliğinin artması ve imkanların gelişmesi sebebiyle alüminyum borular, medikal süngerler, bisiklet oyuncak ve dolap tekerlekleri olmak üzere birçok malzemeyi dönüştürüyorum.
Maddi olarak bireysel yardımları kabul etmiyorum. Sadece kurumsal şirketlerle işbirliğine giderek sponsorluklar kabul ediyorum. Bu da gelişen teknolojiyle birlikte daha çok cana ulaşmamı sağlıyor. Örnek vermem gerekirse bir iş birliğinden üç boyutlu yazıcı sponsorluğu elde ettim ve bu sayede artık sadece yürüteç değil protezde yapmaya başladım. Protez ayaklar, kuş, ördek vs. hayvanlar için pençe hatta gaga bile yapabiliyorum.
– Bu sene özellikle Marmaris Bölgesindeki orman yangınları içimizi de yaktı. Bölgede aktif olarak hayat kurtardın. Yaşadıklarından biraz söz eder misin?
Yangın süreci, konuşmakta, anlatmakta en zorlandığım şey olabilir. Her açıdan benim için çok sarsıcı bir dönemdi. İlk kez bir yangının içinde kalmıştım. Bir yandan dev alevler bir yandan kaybedilen hayvanlar. Evet orada bir geçici bakımevi kurduk ve bir sürü canı kurtardık ama birçok cana da yetişemedik. Yangın, yaralılar, hayvanlar, bir yandan söndürmeye bir yandan kurtarmaya çalışmak… Şu an düşündüğümde bile nefessiz kaldığım bir çok anı.. Sanırım yaşadıklarımı ancak bu kadar tarif edebilirim.
– Pek çok hayvanın yaşama tutunmasına vesile olmak, sorunlarına çare bulmak bir yana sağlıklı hayvanlar ormanlara bırakıp ölüme terk ediliyor. Yaşanan pitbull saldırısı nedeniyle son günlerde sokaktaki dostlarımıza karşı başlayan katliam artıyor ve maalesef hayvan sevgisizliği artıyor. Bu konuyla ilgili senin duygu ve düşüncelerin neler?
Tam da insanlara bir miktar hayvan sevgisini aşıladığımızı, en azından bir kap su bir kap mama koymalarına vesile olduğumuzu düşünmeye başlarken böyle bir olayın yaşanması gerçekten çok üzücü. Öncelikle pitbull veya başka bir can saldırıyorsa suçlusu maalesef ki yine insanoğlu. Horozlara bile dövüşmeyi öğreten insanlar tabi ki de bir pitbullu saldırması için eğitebiliyor. İnsanların anlaması gereken nokta, suçu köpekte değil onu yetiştiren kişide aramaları gerektiği. Üstelik her şey bir yana ne zaman bir insanın işlediği suçtan bütün insanlık katledilmiş ki şimdi bir köpeğin saldırısı yüzünden bütün sokak canları cezalandırılıyor? Ne hakla kendimizi daha üstün daha farklı görerek sırf gücümüz yettiği için bir cana bunları yapma hakkını bulabiliyoruz inanın anlayamıyorum.
– Mardin’de eşekler, insanlara yardım konusunda hayatın bir parçası. Ve seninde Yağmur isimli bir eşeğin var. Onunla ilişkinden, günlük hayatından biraz bahseder misin?
Yağmur, sürpriz ve birazda mucizevi bir şekilde hayatıma girdi. Aslında onun hayatıma girişiyle resmen ebeveynlik duygusunu tattım diyebilirim. Yağmur şu an 4 yaşında ama hala çocuk davranışlarına sahip. Sanırım onun büyümesine hiç bir zaman izin vermeyeceğiz. O ailemizin küçük çocuğu ve birlikte olduğumuz günler sürekli koşup oynamakla geçiyor.
– Sevginin dünyada aşamayacağı engel ve sorun olmadığına inananlardanız. Ve bunu ispatlayan en güzel insanlardan birisin. Son olarak bize hayatta yapmak istediğin, geleceğe dair projelerinden, hayallerinden söz eder misin?
Tabi ki bir çok projem var ve hepsinin temelinde hep daha fazla cana ulaşmak yatıyor. Bunlar çok daha fazla imkan ve güç isteyen projeler. Doğrusu daha fazlasını yapamadığımı hissttiğimde ya da önüme taşlar koyulduğunda bazen düştüğümü hissediyorum. Küçük çok küçük bir an umutsuzluğa kapılıyorum. Sonra bir mesaj geliyor; yürüttüğüm bir canın ilk adımları ya da yardım dileyen bir engelli can sahibinin cümleleri. İşte o küçücük umutsuz andan çıkıp tekrar yürümemi sağlayan şeyler bunlar. Elbette ki o taşlar bir bir kalkacak ve ben daha da fazla cana ulaşacağım.
0 yorum