Sevgili okurlar, bu kısa yazıyı mevcut bilgilerim ışığında, yeryüzünün en güçlü ve uzun ömürlü ağacı olan zeytin ağacının, iklim değişikliklerine karşı mücadelesindeki öngörülerimi paylaşmak için kaleme aldım. Kendime sorum şu idi? Bir taraftan kuraklık ve yangınlar, bir taraftan sel baskınları, acaba bu ağaç hâlihazırda yaşadığı bu havzada yaşamaya devam edebilecek mi? Evet ise nasıl?
Yolunuz Akdeniz’e düştüğünde, hele de Toroslardan aşağı, denize paralel yürüdüğünüzde veya araba ile seyahat ettiğinizde, kendinizi Akdeniz bölgesinin o meşhur coğrafi tanımında adı geçen “yazları kurak ve sıcak, kışları ılık ve yağmurlu” havzanın tam da içinde bulursunuz. Bu havzada, mis gibi kokuları ve yer yer bodur ya da yer yer boylu postlu bir başka ifadeyle irili–ufaklı bitki/maki toplulukları ile karşılaşırsınız… Bir de etrafta, onlara tırmanarak karnını doyurmaya çalışan, dört bir yana yayılmış keçiler var ise içinizi bir heyecan kaplar ki, bu ancak yaşanabilir, kesinlikle anlatılamaz.
İşte binlerce yıldır, Akdeniz havzasına adapte olmuş bu maki toplulukları, çok farklı türlerden oluşmuşlardır. Başta delice (zeytininin yabanisi=delisi), keçiboynuzu, meşe, mersin, defne, sakız, melengiç, sandal, yasemin ve zakkum olmak üzere olan bu türlerden bazıları, yabani halleriyle özgür biçimde yaşamaya devam ederken, bazıları ise aşılanarak tarımsal ürün vasfı kazanmışlardır. İşte bunlardan biri de delicelerdir. Her türlü zorluğa direnerek, usta eller tarafından aşılanan bu deliceler, yaşamlarına “zeytin ağacı” olarak devam ederler. Zeytin ağacı, toprağa öyle bir kök salar ki, bugün yeryüzünde 3500 yıldır yaşayanlarına rastlamak hiç de zor değildir.
Zeytin ağacının yaşına ve uzun ömrüne uygun olarak, bilgeliğinden taviz vermediğini ve mücadeleci olduğunu ifade etmek isterim. Zeytin ağacı, Türkiye’deki ilk mücadelesini, tarım ve orman arazisinin geçiş zonunda (600 m) yayılmış olan delicelik (zeytinlik) alanlar nedeniyle yaşadığı mülkiyet karmaşası ile vermektedir. Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasından hemen sonra zeytinciliğin ülke topraklarındaki varlığı, 1929 tarih ve 1528 sayılı “Yabani Ağaçların Aşılanması Hakkındaki” kanun ve 1939 tarih ve 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkındaki “kanun ile resmileştirilmiştir. Bu kanunun temel amacı, zeytinlik alanların artırılmasıdır. Fakat kanunun kabulünden bu güne amacına ters bir biçimde, farklı sektörler (maden, enerji vb.), sıkça bu kanunda değişiklik yapılmasını, T.B.M.M’ne ve kamuoyu gündemine getirmeye devam etmektedirler.Hal böyle iken mevcut ekosistem içerisinde yasal olarak rüştünü ispat etmeye çalışan zeytin ağacı, bir taraftan da iklim değişiklikleri ile yeni bir mücadeleye hazırlanmaktadır. Birinci mücadelesini insana karşı veren zeytin ağacı, ikinci mücadelesini doğaya karşı vermektedir.
Zeytin ağacı, kök yapısı nedeniyle toprakta bitki besin maddeleri ve yer altı suyuna nispeten kolay ulaşabilir olması, fakir topraklara adaptasyonunu ya da yıllık minimum yağışla yaşamımı sürdürebilmesi nedeniyle de kuraklığa toleranslıdır. Nitekim bu nedenle dünyanın Akdeniz iklimi gösteren ülkelerinde rahatça yaşayabilmektedir. Diğer bir husus ise, bu havzadaki, anacının (anasının) makiliklerdeki delice olmasıdır. Zeytin ağaçları, denizden 600 m yükseklikte, eğimli, taşlık, kayalık topraklarda, yıllık ortalama 300-600 mm yağış ile yaşayabilen delicelerin evlatları oldukları için iklim değişikliklerinden de diğer bitkilere kıyasla az etkilenmektedirler. Fakat en önemli konu, iklim değişikliği sonrasında beklenen mevsimsel değişimlere karşı neler olacağıdır? Zira çiçeklenme, tozlanma ve akabindeki meyve tutum dönemlerinde aşırı yağış ya da aşırı sıcaklar meydana gelecek, verim ve kalitede öngörülemeyen değişikliklere neden olacaktır. Türkiye’nin kuraklıktan en fazla etkilenecek ülkeler kategorisinde yer alması bizleri elbette korkutmaktadır. Ayrıca zeytin ağacının binlerce yıldır kuraklık yaşayan, Afrika veya Ortadoğu Ülkeleri’ndeki adaptasyonu da asla unutulmamalıdır. Nitekim bilim insanları bu konuda ülkemizde ve dünyada bu soruna yönelik araştırmalara başlamışlardır.
Unutulmaması gereken en önemli husus ise tarımın geleneksel ve uygulamalı bir bilim dalı olduğudur. Bu nedenle, zeytin ağacının hâlihazırda adapte olduğu havzadaki yaşamının devamında, bilimsel araştırmalar ve tecrübe önemli katkı yapacaktır.
Zeytin ağacı iklim değişiklikleri ile baş edebilecek ve Akdeniz havzasında yaşamaya devam edecektir!!! Çünkü tarihsel tecrübesi bunun için yeterlidir.
“Ben herkese aidim kimseye ait değilim, sen gelmeden önce de buradaydım, sen gittikten sonra da burada olacağım.“
*Homeros – İlyada Destanı
0 yorum