30’dan fazla dile çevrilmiş, tanımların ve kategorilerin ötesinde bir kitap. Buzullara, denize, Dünya’ya ve üstündeki tüm canlılara yazılmış bir aşk mektubu.
Yaşadığımız yüzyıl içinde dünyadaki suyun doğası değişecek; buzullar eriyecek, deniz seviyeleri yükselecek ve sularının asitliği son 50 milyon yıldır görülmemiş derecede artacak. Bu dönüşüm gezegenimizdeki bütün yaşamı, tanıdığımız ve sevdiğimiz herkesi derinden etkileyecek. Aklın alabileceğinden daha karmaşık, geçmişteki tüm deneyimlerimizden daha mühim, dilin kendisinden daha ulu bir vaka… Bu büyüklükte bir sorunu hangi sözcüklerle tarif edebilirsiniz ki?
İşte bu engin meselenin net bir resmini çekmek isteyen İzlandalı ünlü yazar ve aktivist Andri Snaer Magnason’un, eriyen Okjökull buzuluna yazdığı ağıt
“Geleceğe Mektup”– dünya çapında haber olmuş, milyonlarca kişi tarafından paylaşılmıştı. Magnason şimdi de bilimsel yaklaşım ile kişisel bakışını birleştiriyor; iklimbilimcilerin gelecek tahminleri arasında yolculuk ederken kadim efsanelerden, atalarının hikâyelerinden ve Dalai Lama’yla yaptığı söyleşilerden geçen güzergâhını incelikle –ve nükteli, ironik bir dille– örüyor. Nihayetinde ortaya hem bir seyahatname hem bir dünya tarihçesi hem de –gelecek kuşaklarımız uğruna– dünyayla uyum içinde yaşamamızın önemine dair sarsıcı bir hatırlatma çıkıyor.
İklim değişikliği nedeniyle eridiği için buzul statüsünü kaybeden Okjökull buzuluna, 2014 yılında bilim insanları anlamlı bir yazıyla veda etmişti. ‘Geleceğe Mektup’ levhası üzerine, İngilizce ve İzlandaca olarak, “Ok, buzul statüsünü kaybeden ilk İzlanda buzulu. Önümüzdeki 200 yılda, tüm buzullarımızın aynı yolu izlemesi bekleniyor. Bu anıt ne olduğunu bildiğimizi ve ne yapılması gerektiğini bildiğimizi kabul etmektir. Yaptığımızı sadece sen biliyorsun” yazılarak gelecekteki nesillere seslenildi.
0 yorum