MELİH AŞANLI

Ekolojik Yaşam Ustası

Ustalık kavramının önemine, deneyimin gücüne inanan ve sadece insan değil, ekosistem odaklı tasarımlar üreten Melih Aşanlı, şehirden kırsala dönüşle, doğa sevgisini hayatının tüm alanına yaymış biri ve bunu insanlarla paylaşmak onun için bir yaşam tarzı.

Geleneksel sanat bilgilerinin üzerine, uzun yıllar çalıştığı restorasyon ve heykel tekniklerini de ekleyek, kendisi gibi kırsala yerleşen ya da yerleşmeye niyeti olanlar için kitaplar yazan Aşanlı, kadim kültürle kopmaya başlayan bağlarımızı bize tekrar hatırlatan eğitimler veriyor, trendlerin peşinde koşmak yerine geleneksel tasarımlar yapıyor. Her şeyden önemlisi, insana rağmen yine insanla, doğanın efendisi olmadan, onunla uyum içinde yaşamanın mümkün olduğunu gözler önüne seriyor.

Bu sayıda röportaj konuğumuz Melih Aşanlı ile ekolojik yaşam ve tasarım dünyasının kapılarını aralıyoruz.

• Arka Bahçe: Ekolojik tasarımcı, yazar, eğitmen, Harmonia kurucu ortağı olarak tanıyoruz sizi. Melih Aşanlı’yı daha yakından tanıyabilir miyiz?

• Melih Aşanlı: Kendine dert edinen biriyim diyebilirim. Sürekli araştırıp yeni bir şeyler öğrenmeyi seviyorum. En sevdiğim yıllarım okulda geçirdiklerimdi. Her zaman öyleydi. Sadece kütüphanede araştırma yapmazdım, öğrendiği her bilgiyi muhakkak uygulayan bir yapım var. Tasarım ve sanat da öyledir. Bir dert edinirsin, zihninde kurarsın, çizersin, sonra da çizdiğini hayata geçirirsin. Gerisi boş laf. Sabaha kadar anlat dur, yıllarca oku, araştır, uygulamaya geçirmedikten sonra, insan hiç bir şeyi içselleştiremez.

Heyecanlı biriyim, hemen olsun isterim, çocuk gibi bir hayal kurar yıllarca peşinden koşabilirim. Kendimle ilgilenirim, bir başkası ne yapmış ne yapmamış, kim ne demiş pek ilgilenmem. Aslında haberim de olmaz. Belki haberim olsa durum farklı olabilirdi, ama bunlara vakit ayırmayı aklıma getiremedim hiç bir zaman.

Baba olmayı çok seviyorum. Harika bir deneyim. Bir çoklarının bahsettiği gibi kolay bir süreç olamdı benim için. Zor alıştım, adapte oldum. İnsan yavrusu dediğimizde çok ciddi bir şeyden bahsediyoruz. Nasıl kolay olabilirdi ki diye düşünüyorum şimdi dönüp ilk günlere baktığımda. Onun dışında Melih yazar, tasarımcı, doğa insanı, bilindik şeyler. İnsanlar üzerine çalışmayı seviyorum. Bence ekolojik tasarım insanı onarmayı becerebilmekle ilişkili. Bu görüşü savunanlar olduğu kadar karşı çıkanlar da var tabii. Fakat benim yaşama baktığım yer burası.

• Arka Bahçe: Şehirden kırsala dönüşe nasıl karar verdiniz? Bu değişimde hayatınızda neler değişti, neler öğrendiniz, neler kazanıp kaybettiniz, en zorlandığınız ve sizi en mutlu eden şeyler neler oldu?

• Melih Aşanlı: Çok büyük bir soru bu, sayfalarca yazabilirim. İlk karar verme aşaması zor olmadı. Zaten Kübra ile bulduğumuz her fırsatta doğaya gidiyorduk. Hatta çok daha eski günlerden beri, dağlarda kamp yapar, zirvelere tırmanır, bir hafta on günlük kamplı doğa yürüyüşleri yapardım. Yaşantımda değişmeyen ne kaldı daha kolay bir soru olurdu benim için. Bence her şey değişti, dönüştü. En zorlandığım kısım; kendimi anlatmaya çalıştığım aşamaydı, ilk başlarda insanların anlayabileceğine inanıyordum. Gençlik işte… O zamanlar derdimi anlatamayınca kendimden biliyordum, zamanla bir çok insanın dinlemek değil de söylemek istediğini öğrenince, sorunun bende olmadığını fark ettim rahatladım. Kişinin hayalleri uğruna başını derde sokması ve o dertlere rağmen hayallerini gerçekleştirmesi başlı başına mutluluk kaynağı zaten. Başka nasıl mutlu olunabilir ki?

• Arka Bahçe: Doğada nesli en hızlı tükenen tür çocuk. Kızınız Asya bu konuda çok şanslı. Hayatınıza katılması neleri değiştirdi?

• Melih Aşanlı: Birden bire üç kişi oluyorsunuz, ve yeni gelen o ufak canlı tüm ilgiyi kendine istiyor. Doğanın haftasonu ziyaret edilen parklardan, saksılardaki çiçeklerden, sokaklarda beslenen hayvanlardan başka bir şey olduğuna inanıyordum. Aslını merak ettiğim için de bakir bulduğum dağların arasında ormanın ortasına yerleştim. Amacım aslını görmek, tanışmaktı. İnsan yavrusu ile tanışmak da insanın aslını öğrenmek için iyi bir fırsat, bir bebek, büyürken, insanın en yalın, perdesiz halini öğretiyor insana. Kendimle ve türümle tanışmış oldum. Doğada çocuk büyütmenin iyi ve kötü yanları var. Ekolojik tasarımda insanları ikna etmeye çalıştığımız kısım da burası. Şehir ile doğanın bizler için doğru olan parçalarını harmanlayarak yeniden ele almak.

• Arka Bahçe: Eşiniz Kübra Hanım’la ortak kurduğunuz Harmonia, Türkiye’nin orman içine kurulmuş ilk ve tek ekolojik tasarım stüdyosu. Modern dünyanın pek çok tasarımcısı için radikal bir karar. Sosyal fayda sağlamayı ve çevre sorumluluğu olan tasarım çözümleri üretiyorsunuz. İşlerinizden söz eder misiniz?

• Melih Aşanlı: Tek bir cümle ile anlatamadığımız zor bir iş tanımımız var. Zaten yaşamı tek cümleye sığdırarak konsantre etme çabası sonucunda anlamı yitirdiğimizi düşünüyorum. Konuştuklarını yaşamayan insanlardan olmak istemedik. Sahtekarlıktan hoşlanmıyorum. Yeşile boyamak, ekoloji tredine tutunup kar sağlamaktan öteye gitmeyecek. Kavramların altı boşalacak. Hatta boşalmaya başladı bile. Biz öncelikle onarıcı sistemler tasarlıyoruz. Tasarım oldukça geniş bir kavram. Evvela tasarımcı olmak gerekiyor. Tutukulu olmak gerekiyor, bizde bu var. Bir çok alanda şehirde veya kırsalda danışmanlık yapıyoruz. Bazen bir çiftlik, bazen bir belediye ya da kurumsal şirketler olabiliyor. Ekolojik tasarıma en çok ihtiyaç duyduğumuz alanlar kırsal değil. Bizim şehirlerde, turizm alanlarında ekolojik tasarıma daha çok ihtiyacımız var çünkü ekosistemi en çok tahrip etmiş alanlar bunlar.

• Arka Bahçe: Küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle sürdürülebilir mimari ve ekolojik tasarımlar günümüzde istekten ziyade büyük bir ihtiyaç artık. Ekolojik tasarımlar yaparken nelere dikkat edilmeli?

• Melih Aşanlı: İlk soru yeni bir şey yapmaya gerek olup olmadığını sorgulamak. Eldekini değerlendirmek önemli. Tasarım deyince akla hemen yeşil binalar, ağaçlandırılmış yollar, doğal yapı malzemeleri ile üretilmiş sağlıklı yapılar geliyor. İnsanlar sürekli yapı inşa etmeye çalışıyor ve kimse bunu sorgulamıyor. Daha sağlıklı binalar nasıl inşa edilir? Sanki tek derdimiz bu. Daha sağlıklı toplumlar nasıl inşa edilir sorusunu kimse sormuyor. Çünkü pazar payı inşaat sektöründen daha az. Yani karlı değil. Ekolojik malzemeyi getir, plastiği kullanma, oldu bitti. Ekoloji son yıllarda karbon salınımına indirgenmiş, kendi pazarını oluşturmuş kapitalist sistemin trend malzemesi olmuş durumda. Bizim sağlıklı insanlara, hayvanlara, böceklere, yani sağlıklı ekosisteme ihtiyacımız var. Enerjisini güneş panelleriyle sağlayan gökdelenlere değil?

• Arka Bahçe: Tasarımlarınızı yaparken nelerden ilham alıyorsunuz ve hangi aşamaları izliyosunuz?

• Melih Aşanlı: Tasarımcı, hayalleri gerçekleştirmeli, örtülü olanı ortaya çıkarmalı, kendi beğenileriyle değil, karşısındakinin arzularıya hareket etmeli. Tasarıma ekoloji başlığını eklediğimizde, arzularla ihtiyaçların dengesini kurmamız gerekiyor. İhtiyaçları tek taraflı değil bütüncül olarak ele alıyoruz. Büyük sorgulamalar devreye giriyor. Uzun soluklu araştırmalar yapıyoruz, deneysel bir alan üstelik. Kendi adıma sadece doğadan beslenmiyorum, benim için kentler ve var ettiğimiz kültür limitsiz bir beslenme kaynağı sunuyor. Doğa ile kentin harmanlandığı yer heyecan verici.

• Arka Bahçe: Yeni insan Yayınevi’nden çıkan 3 kitabınız var. Geleneksel Yapı Teknikleri-Doğal ve Ekolojik Yapı Rehberi, kırsala yerleşen, yerleşmek isteyenler için bir rehber kitap. Anadolu insanını hikayesini anlatan Kazdağları Öyküleri ve Benim Atölyelerim kitaplarınız var. Ortaya çıkış hikayelerini bizimle paylaşır mısınız?

• Melih Aşanlı: Sanat atölyelerinde ve şantiyede sürekli problemlerle karşılaşır ve birbirimizden destek alırız. Açar telefonu sorarız, olmadı, sorunu yerinde görmeye gider yeni çözümler ararız. Malzemeler buluruz. Ben de okul yıllarından beri sıklıkla aranan isimlerden biriydim. Bir gün bildiğim bütün teknikleri ve deneyimlerimi yazmak geldi aklıma. O zamanlar blog yazmayı düşündüm. Sonra Kübra bunu kitap yapalım dedi. İlk kitabın çıkış hikayesi böyle.

Geleneği, atölyeleri, ustalıkları seviyorum. İkinci kitabı bu yüzden yazdım. Üçüncü kitap sürprizdi. En keyif aldığım kitabım oldu. Hem yazarken, hem de okurken beni mutlu etti. Kazdağları olmasaydı o kitap da olmazdı. Aslında bütün kitaplarımda bir öykü var. Yaşamın, öyküler olmadan ne tadı kalır ki? Hepsinde ben, arkadaşlarım, yaşadıklarım, gördüklerim var. Mutlaka felsefik bir tabana oturuyor üçü de. Gerisi teferruat aslında. Bir kitapta mimari teknikler anlatılıyor, başka birinde tornavidanın nasıl kullanılıcağı, bir bakmışsın çoban olmuşsun, bir bakmışsın ormancı. Ama hepsinde insan var, insan olmanın türlü yolları. Son yazdığım kitap da bitince, elbet bir şeyler anlatacak. Belki bildiklerimizden bahsedecek. Zaten ne var ki yeni söyleyebileceğimiz insan yaşantısına dair. Her şey tarihin tekerrüründen ibaret değil mi?

Ben kitaplarımın nasıl konuştuğu ile ilgileniyorum çoğunlukla. Kucaklayıcı, kapsayıcı olsun istiyorum. Belli bir kesime yazılmış, ağdalı üsluptan oldum olası hoşlanmamışımdır.

• Arka Bahçe: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği ile birlikteliğinizden bahsedebilir misiniz?

• Melih Aşanlı: Benim için sürprizdi Buğdaygil olmak. Sanırım 17 sene önce dergilerini okurdum Buğday’ın, hiç kimseyi tanımazdım, öyle sıkı takipçisi falan da değildim. Yıllar içinde bir baktım arkadaş olmuşuz. Birlikte olmaktan keyif alıyoruz, kamplara gidiyoruz, ortak dertlerimiz var, birbirimizi anlıyoruz ve seviyoruz. Bir parçam hep orda gönülden bağlı. Mesafelerimiz olsa da, bazen seyrek görüşsek de bir araya geldiğimizde kaldığımız yerden devam ediyoruz her defasında.

• Arka Bahçe: Mimar değil, tasarımcısınız. Bilimle geleneği, teoriyle pratiği birleştiren ve unutulmaya yüz tutmuş ‘ustalık’ kavramına önem veren birisiniz. Eğitim programlarınıza katılanlar bu eğitimlerin sonunda neler ediniyorlar?

• Melih Aşanlı: Uygulamalı eğitimlere pandemi ile birlikte ara verdik. Yeniden başlamak istiyoruz. Arazide önce birlikteliği deneyimliyorduk. Eğitimlerimizin amacı, bakış açılarını değiştirmek, söylemi, eylemle deneyim haline getirmektir. Yaşamın tek tarafı yoktur, sıklıkla madalyona benzetilir ama madalyon gibi iki taraflı da değildir. Çok açısı vardır, neresinden bakarsanız orasını görürsünüz.

Uygulamalı eğitimlerde katılımcıların, ekolojik dönüşüme başlayabilmeleri üzere sanatın, doğanın, ekosistemlerin dönüştürücü gücünü kullanabilmek için çözüm odaklı yöntemler öğreniyorlar. Online eğitimler ise bir kaç oturumda gerçekleşiyor. Daha çok teknik bilgiler, kavramlar, ekolojik düşünce üzerine odaklanıyor. Online eğitimlere uygulama aşamasına gelmeden önceki hazırlıklar diyebiliriz.

Eğitimlerimize katılan insanların dönüşümünü, kazançlarını şu şekilde özetleyebiliriz; mimarlık öğrencilerinden bir çoğu çalışmalarını sürdürülebilirlik ve ekolojik mimari konularına yönlendirdi, farklı meslek gruplarından eğitim alanlar arasında sosyal girişimci olmaya karar verenler, kurumsal meslek hayatını bırakıp sivil toplum kuruluşlarında iş hayatına devam edenler, şehirden kırsala yerleşenler oldu. Kamu kurumlarına verdiğimiz eğitimler sonucunda ise mevzuatlara ekolojik kriterlerin girdiğini somut olarak gözlemleyebiliyoruz. Bu da bize devam etmek için şevk veriyor.

• Arka Bahçe: Tüketirken tükeniyoruz. Birbirine bağlı değil, bağımlı varlıklara dönüştük. Materyallerin geri dönüşümüne ağırlık vermeye çalışıyoruz ama en büyük dönüşüm içten başlıyor. Modern insanın geleceği sizce nasıl olacak?

• Melih Aşanlı: Bilmiyorum. Aslında hiç kimse bilmiyor. İnsanların artık dürüstçe bilmediklerini kabul etmeleri gerekiyor. İçinde yaşadığımız dönem her yerden baskı gören insanın sıkışıp çıkış bulamadığı bir dönem. Yeni bir doğum da ancak böyle gerçekleşiyor. Bir şeyler olacak, onu biliyoruz. Fakat tek bir yöne doğru mu evrilecek, yoksa karşıtlıkların çatıştığı bir dönem mi yaşayacağız zaman gösterecek. Elbette yeni bir aydınlanma olsa da, artık dünya insanları olarak daha huzurlu yaşamlara kavuşsak diye hayal kuruyor insan. En azından benim hayallerim böyle. Fakat dediğimi gibi bunlar hayallerim. Modern insan aydınlanma döneminde ortaya attığı yeni ne varsa günümüze kadar onlarla geldi, onlar sayesinde gelişti, değişti, öğrendi. Fakat aydınlanmanın yakıtı bitti, görevini tamamladı, şimdi yeni bir çağın başlangıcına ihtiyacımız var.

• Arka Bahçe: Dünyada doğayla bağını koparmayan, birlikte barış ve huzur içinde yaşayabilen pek çok kültür var-dı. Doğanın kadim dilini hatırlayıp tekrar nasıl iletişim kurabiliriz?

• Melih Aşanlı: Bildiğimiz kadarıyla ölmüş şeylerle iletişim kuramıyoruz. Kültürler de canlıdır ve yaşam süreleri dolduğunda ölürler. Anılarımızda kalır. O bilgiler de unutuldu gitti. Zaten biz de geçmiş dönemde yaşamış o insanlara benzemiyoruz. Başka canlılarız. Elimiz boş değil, atalarımız nasıl doğa ile iletişim kurmayı başardılarsa biz de yapabiliriz. Geçmişten örnek alınması ne kadar gerekliyse, onu taklit etme çabası da bir o kadar tehlikeli aslında. Ekolojik yaşam geçmişin tekrarı olmamalı. Günümüzün sözünü bulmalıyız. Geçmiş geçerliliğini yitirdiği için geçmez mi zaten?

• Arka Bahçe: Pandemi ile birlikte ekolojik bir hayat yaşamak isteyen kişilerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Doğayla dost bir yaşama adım atmak isteyenlere neler önerirsiniz?

• Melih Aşanlı: Bir şeylere dost olmak istiyorsak, önce kendimizle barışmamız gerekir. Bu konu çok sulandırılan bir konu tabii ki. Kişisel gelişim uzmanları, yaşam koçları, kitaplarla oldukça kirletilmiş bir alan. Fırsat bulduğum her mecrada tekrar ediyorum. Kendimize nasıl davranıyorsak dışarıya da öyle davranırız değişmez. Kırsala kafamızın içindekilerle gidiyoruz. Onları ne yapacağız asıl mesele o. Gerisi aslında teferruat. Ekolojik dönüşüm mekanda ve coğrafyadan bağımsız kişinin kendi içinde başlar. Bence bu kısım önemli.

• Arka Bahçe: Son olarak Arka Bahçe Dergi’yi takip eden okuyucularımıza ne söylemek istersiniz?

• Melih Aşanlı: Uygarlık tarihi okumak için herhangi bir kitap alıp baktığınızda, uygarlığın savaşlarla meydana geldiğini görürsünüz. Öncesinde ve sonrasında insan en çok savaşmayı bilir. Ben yeterince savaştığımızı düşünüyorum. Evet savaşmayı iyi biliyoruz, çocuklarımızı da hep savaşçı gibi yetiştiriyoruz. Okul, sosyal çevre, iş, ekonomi, siyaset, futbol, neyimiz varsa mücadele etmekle alakalı. Atasözlerimize, deyimlerimize bakın. Taşı sıkıp suyunu çıkarmak nasıl bir mücadele tanımıdır? Kendimizi neye hazırlıyorsak başımıza o gelir. Benim ekoloji algım onarıcılıktır. Önce insanı, sonra toprağı, mümkünse toprak sayesinde insanı. Gelecekte yokluğun tasarımına ihtiyacımız olan günler bizi bekliyor. Artık yokluğa alışmamız gerekiyor. İnsan da diğer canlılar gibi dengede yaşar, dengesi bozuldu mu varlığını sürdüremez. O yüzden şimdi tüketimi durdurmak için maddelerin dünyasından aldığımız her bir parçanın yerine manaların dünyasından bir parça koymalıyız. Onarmadan, barışmadan, yüzleşmeden, sorumluluk almadan altından kalkabileceğimiz bir sorunla karşı karşıya değiliz.

Kategoriler: Genel

0 yorum

Bir cevap yazın

Avatar placeholder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir